Ahmet Bozkurt: Son rapor ısmarlamayla yapılan bir rapor

3 Aralık 2024

Güncelleme: 3 Aralık 2024

A
A

İsias Otel davasının 5'inci duruşmasında söz alan otel sahibi tutuklu sanık Ahmet Bozkurt, kusurlu olduğu tespiti yapılan son bilirkişi raporunu "ısmarlama" olarak niteledi.

ZgotmplZ

Adıyaman 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüşülen İsias Otel davasının beşinci duruşmasında savcı mütalaasını bilinçli taksir suçlamasıyla yaptı.

Davanın beşinci duruşması Türkiye saatiyle 10.00’da başladı. Dokuz Eylül Üniversitesi/İstanbul Teknik Üniversitesi heyeti tarafından hazırlanan ve 28 Ekim’de açıklanan bilirkişi raporundan sonraki ilk duruşma olma özelliğini taşıyan bugünkü duruşmada mütalaa sonrası, tutuklu sanıklardan otel sahibi Ahmet Bozkurt'a söz verildi.

"ISMARLAMA"

Bozkurt, son gelen suçlamaları kabul etmediğini belirterek, bilirkişi raporunu, “ısmarlama” olarak nitelendirdi.

Sanık Bozkurt, “Ben 1993 yılında arsa sahibiydim, 1995 yılında bina sahibi oldum. Ben müteahhit değilim, ben mal sahibiyim. Son bilirkişi raporunda beni inşaat mühendisi, mimar, mühendis yapmışlar, beni teknik ekipten yapmışlar.” diye konuştu.

“Bina sahibi olarak bilgim olsaydı bu binayı asla yapmazdım, böyle bir sorumluluğun altına girmezdim.” diyen Bozkurt, şöyle devam etti:

“Ben bugüne kadar hiçbir konuda suç işlemedim, sabıkam olmadı. Ben kanundan korkan bir aile reisiyim, son gelen suçlamaları asla kabul etmiyorum. Tamamen ısmarlama yapılan rapor. Mimar değilim, müteahhit, inşaat mühendisi değilim ama bunların hepsi benim ve ailemin üzerine yıkılıyor.”

İnşaat yapılırken Adıyaman’da bugünün teknolojisi olmadığını ifade eden Ahmet Bozkurt, “Adıyaman’ın bütün kumu Göksu çayından gelir. ‘Agrega’ denilen taş da bu kumdan yapılıyordu.” dedi.

“Ben demirci değilim, eşim ve çocuklarım demirci değil.” ifadesini kullanan Bozkurt, şunları kaydetti:

“1993 yılındaki projede ne yazdıysa o yapıldı. 1993 yılında yapımı biten bir kolonu etriyenin içinden çıkarıp nasıl uzatacaktık. Teknik konuları bilemezdik. Proje belediyede kontrolden geçmiş. Belediye bunları doğru yapılmış diye imzalamış ve bize ruhsatları teslim etmiş.”

Binaya ruhsat veren bazı kamu görevlilerinin isimlerini veren Bozkurt, devletten aldığı kredi konusunda da bilgiler aktardı. Bozkurt, ödeme planı sonunda, devletten aldığı paranın tamamını 2006’da ödediğini söyledi.

"KAÇAK KAT DEĞİL"

“Ön tarafta teras vardı, sürekli tavandan akıntılar oluyordu ve ben karar aldım burayı profilden hafif bir malzemeyle kapatalım diye burası kaçak kat değil.” diyen Bozkurt, “Suçlamalar çok. Kimse depremden bahsetmiyor. Kaçak kat denilen yer için imar barışından yararlandım.” ifadelerini kullandı.

Çocuklarının bina yapıldığında çok küçük olduğunu dile getiren Bozkurt, binanın yapılmasından nasıl sorumlu tutulduklarını sordu ve şöyle konuştu:

“Kızım Şule Özbek, damadım ve torunlarım depremden iki gün önce Adıyaman’a geldiler. Ve otelde kalmak istediler. Aile içinde karar aldık pazar günü kalmak için ama pazar günü kar yağdığı için o gün sabah döndüler. Kar yağmasıydı ve dönmek zorunda olmasaydılar biz hepimiz deprem gecesi otelde olacaktık.”

"BİZİ SUÇLAMAK İÇİN TARAF OLUNMUŞ"

“Deprem kıyametti, yorum yaparken bu dikkate alınmalı.” diyen Bozkurt, şunları dile getirdi:

“23 aydır tutukluyum, ben hayatımın sonuna geldim. Önemli hastalıklarım var. Ben binamı yaparken, en iyisini yapmak için çalıştım. Kar amacı düşünsem bu kadar masraf yapmazdım. Turizm Bakanlığı, belediye, Hazine Bakanlığı ve Kalkınma Bankası tarafından denetlenen bir yer. Ben mal ve şirket ve sahibiyim, suçlamaları kabul etmiyorum. Bu rapora sonuna kadar itiraz ediyorum. Hiçbir kusur kabahatimiz yok. Bizi suçlamak için taraf olunmuş.”

"KUR'AN'DA BİLE VAR"

İnançlı bir müslüman oluğunu, Kuran'ı Kerim'de deprem süresinin bile bulunduğunu, ancak kimsenin depremin şiddetini konuşmadığını savunan Bozkurt, "Herşeyi bize bağlıyorlar." dedi.

BİLİRKİŞİ RAPORUNDA NELER VAR?

9 Eylül Üniversitesi ile İstanbul Teknik Üniversitesi heyeti tarafından hazırlanan bilirkişi raporu ise duruşmanın hemen akabinde 28 Ekim’de açıklanmıştı. Raporda,  olası kast ile ölüme sebebiyet verme suçunun unsurlarının oluştuğu kanaatine varılmıştı.

Rapora göre, binanın yana doğru, yani çekiçleme etkisi ile çökmediği; binanın öne yani Atatürk Bulvarı’na doğru çöktüğü tespit edilmişti.

Bilirkişi heyeti raporunda, yıkılmanın deprem kuvveti ile alakası olmadığı, binanın bulunduğu parselde 1 saniyelik periyot üzerinde oluşan spektral ivmede değerlerinin 1998 Deprem Yönetmeliği’nde binanın bulunduğu yer için verilen tasarım ivme değerlerini aşmadığı, binanın 1998 Deprem Yönetmeliği’ne uygun yapılmış olsaydı, depremde yıkılmayacağı vurgulanmıştı.

Raporda ilk kez asansörden bahsedilerek, asansörün yapılması için de statik hesap yapmadan asmolen döşemede boşluk açılması, binanın temel kusurlarından biri olarak değerlendirilmişti.

Binanın yıkılma nedenlerinin imalattaki eksik ve kusurlar, yapım ve denetimdeki kusurlardan kaynaklandığı vurgulanan raporda ayrıca, daha önceki raporlardan KTÜ raporunda kaçak katın önemine dikkat çekerken Gazi Üniversitesi, depreme etkisi olmadığını ifade etmişti; ancak bu raporda kaçak katın depreme etkisinden bahsedilmişti.

Bilirkişi raporuna göre, başta Ahmet Bozkurt olmak üzere tüm sanıkların (bugüne kadar hiç tutuklanmayanlar dahil) kusurlu olduğu tespit edilerek, raporda Mimar Erdem Yıldız’ın, inşaat mühendisi Mehmet Göncüoğlu’nun ve inşaat mühendisi Hasan Aslan’ın da olaydaki katkısı ortaya çıkmıştı.

Raporda, Gazi Üniversitesi Raporu dayanak gösterilerek tahliye edilen Halil Bağcı’nın olayda kusursuz olmadığının, tam aksine bu yapıda alınması zorunlu olan 2001 tarihli statik hesap eksiğini gidermek için vermiş olduğu üç sayfalık baştan savma ve statik hesap özelliği taşımayan rapor ile binanın yıkılmasında temel belirleyicilerden olduğunun tespit edildiği vurgulanmıştı.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR


Yorum Yap

Yorum yapabilmek için giriş yapmanız gerekmektedir.Giriş yapmak için tıklayınız.

Tüm Yorumlar