Arıklı: Hristiyan Güney’de serbest olan başörtüsü, Müslüman Kuzey’de yasak mı olacak?

16 Mart 2025

Güncelleme: 17 Mart 2025

A
A

Okullarda başörtüsü düzenlemesi hakkında konuşan Bakan Erhan Arıklı, 1974’ten sonra bazı sol sendikalar ve partilerin laiklik adına dini özgürlükleri kısıtlama anlayışına yöneldiğini öne sürdü.

ZgotmplZ

Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı, hükümetin aldığı okullarda başörtüsü düzenlemesi hakkında açıklamalarda bulundu. Arıklı, laiklik ve laikçilik kavramlarına değinerek, laikliğin din ve devlet işlerinin ayrılması anlamına geldiğini, ancak bazı kesimler tarafından laikçiliğe dönüştürüldüğünü ifade etti.

Arıklı, Türkiye’de geçmişte laikliğin yanlış anlaşıldığını ve uygulandığını belirterek, zamanla inanç özgürlüğünün genişlediğini söyledi. Kuzey Kıbrıs’ta da benzer bir durumun yaşandığını dile getiren Arıklı, 1974’ten sonra bazı sol sendikalar ve partilerin laiklik adına dini özgürlükleri kısıtlama anlayışına yöneldiğini öne sürdü.

BAŞÖRTÜSÜ DÜZENLEMESİNE ELEŞTİRİLER

Arıklı, Bakanlar Kurulu’nun başörtüsü düzenlemesi kapsamında, inancı gereği başını örtmek isteyen öğrencilere "bone" kullanma hakkı tanındığını belirtti. Ancak bu düzenlemenin bazı kesimler tarafından eleştirildiğini ve kendi özgürlük anlayışlarını topluma empoze etmeye çalıştıklarını savundu.

Rum Milli Eğitim Bakanı, 2019 yılında başörtüsünden dolayı sorun yaşayan Müslüman öğrenci ile görüşmüştü.
GÜNEY KIBRIS ÖRNEĞİ

Arıklı, Güney Kıbrıs’ta başörtüsünün anayasal bir hak olarak tanındığını hatırlatarak, 2019 yılında Rum Milli Eğitim Bakanı'nın bir okulda başörtüsü yasağı uygulayan müdürü görevden aldığını belirtti.

Arıklı, “Federasyon kurulduğunda, Hristiyan Güney’de serbest olan başörtüsü, Müslüman Kuzey’de yasak mı olacak?” sorusunu yönelterek, inanç özgürlüğünün korunması gerektiğini vurguladı.

Arıklı'nın paylaşımı şöyle:

LAİKLİK Mİ, LAİKÇİLİK Mİ?

Laiklik, en kaba tarifi ile Din ve Devlet işlerinin birbirinden ayrılması, devletin dinler arasında tarafsız kalması ve her din mensubuna kendi inançları doğrultusunda yaşama hakkı tanımasıdır.

Çağdaş ülkelerde de bu böyle anlaşılır ve böyle uygulanır.

Faşizmin veya Diktatörlüğün hakim olduğu ülkelerde ise Devlet, dinin kurallarını veya inananların özgürlük alanını kendi belirler… Üstelik bunu “Laiklik” adına yapar. Oysa bunun adı laiklik değil, Laikçiliktir. Laikçilik; Laikliği Dinsizlik anlamında tarif edip Dindarlar üzerinde baskı kurmak ve onların özgürlük alanını kısıtlamaktır.

Türkiye’de bir dönem Laiklik, belli kesimler tarafından yanlış algılandı ve uygulandı. Devlet, Diyanet İşleri Teşkilatını kurarak Dini kontrol altına aldı. Bu başlangıçta anlaşılabilir bir durumdu. Çünkü orda, Cumhuriyet isimli yeni bir rejim kuruluyordu ve Padişahlıktan Cumhuriyete geçişte çeşitli sancılar yaşanıyor ve belli kesimler Cumhuriyete açtıkları savaşta, Dini bir silah olarak kullanıyorlardı. Mememen İsyanından tutun, Şeyh Sait isyanına kadar gerçekleşen bütün isyanlar da “Din”, bir silah olarak kullanılmıştı.

Zaman içerisinde rejim oturdu ve sancılı da olsa Türkiye’de Dini alanda inanan insanlara geniş bir özgürlük alanı açıldı.

Ülkemizde ise, 1974 ile birlikte enteresan bir “Yapı” oluşmuştu. Özellikle sol sendikaların ve partilerin, ideolojik bir saplantı ile laiklik adına Dini Özgürlükleri kısıtlama, inananları küçümseme ve ötekileştirme anlayışı Devleti yönetenleri de etkiliyordu. Bu durum cılız da olsa halen daha devam ediyor.

Bu kesimler, özgürlüklerin sınırlarını belirleme yetkilerini kendilerinde görüyor ve hoşlarına gitmeyen bir uygulamayı “Laiklik Elden Gidiyor” propagandası ile yok etmeye ve böylece inananların özgürlük alanını kısıtlamaya çalışıyorlar.

Onlara göre; “Tamam. Müslümanlık yaşansın. Ama evlerde yaşansın. Sokağa, okula, devlet dairelerine falan yansımasın. İnancına göre yaşayan, giyinen kişiler kendilerinin göz zevkini bozacak şekilde ortalıkta dolaşmasınlar…”

İşin ilginç yanı, bu kesime göre; Bilbordlarda “Anne ben Gay’im”, -Fatma Tayze ben Lezbiyenim” vs gibi afişler, özgürlüğün gereği olduğu için bunlara dokunulmamalı. Çocukların cinsel tercihine karışılmamalı. Ama mesela çocukların dini tercihleri veya inançlarına göre yaşamasının önüne geçilmeli. Çünkü onlar daha küçük. Bu zihniyet halen devam ediyor.

Bunlara;”Yahu arkadaşlar bakın çok özendiğiniz Güneyde bile böyle bir yasak yok. Orda çocukların başörtüsü örtmesi anayasal bir hak olarak görülüyor. Siz hangi hak ve gerekçe ile bu yasağı savunuyorsunuz?” deseniz de anlamalarına imkan yok. Çünkü özgürlük anlayışları, ideolojik saplantıları ile sınırlı. Çünkü onlar Laik değil, Laikçi…

Bakanlar Kurulu, inancı gereği başını örtmek isteyenlere “Bone” kullanma hakkı tanıdı. Vay sen misin bunu yapan. Aynı kesim, koro halinde saldırıya başladı.

Aynı zamanda Kıbrısta Federal Çözümü de savunan bu arkadaşlara tek bir sorum olacak. Biliyorsunuz, Güney Kıbrısta Okullarda başörtüsü serbest. Hatta 2019 da Rum Milli Eğitim Bakanı okulda başörtüsü yasağı uygulayan bir okul müdürünü görevden aldı. Şimdi soru şu; Hayalinizdeki Federasyon kurulursa, Hristiyan Güney Kıbrısta başörtüsü serbestken, Müslüman Kuzey Kıbrısta başörtüsü yasağı uygulanmasını savunmaya devam mı edeceksiniz? Yoksa Federasyon görüşmelerinde masaya, “Federal Kıbrısta okullarda başörtüsü yasağı uygulanır” diye bir şart koşmayı mı düşünüyorsunuz?

Aşağıdaki resimde Rum Milli Eğitim Bakanı Kostas Champiaours ile okuldan atılmaya çalışılan Ala’ nın resmi görünüyor.

Rum Milli Eğitim Bakanı, Ala ve ailesini kabul ederken demişti ki; “Politkamız ırk ve din ayrımı yapmadan insan haklarının korunmasını teşvik eder. Öğrencilerin dini inançları anayasa tarafından koruma altındadır…”

Ne yapsak, biz de özgürlüklerin yaşanabilmesi için Federasyon mu istesek?''

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR


Yorum Yap

Yorum yapabilmek için giriş yapmanız gerekmektedir.Giriş yapmak için tıklayınız.

Tüm Yorumlar

İlginizi Çekebilir