Cumhurbaşkanı Tatar, 15 Kasım Cumhuriyet Bayramı konuşmasını yaptı

14 Kasım 2024

Güncelleme: 14 Kasım 2024

A
A

Cumhurbaşkanı Tatar, 41’inci yıl kuruluş dönümü şanla, şerefle, gururla ve büyük bir coşkuyla kutlanan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin, bağımsızlığın ve egemenliğin simgesi olduğunu vurguladı.

ZgotmplZ

15 Kasım Cumhuriyet Bayramı ve KKTC’nin 41’inci kuruluş yıl dönümü kutlamaları Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın Bayrak Radyo Televizyon Kurumu’ndan (BRTK)  yaptığı konuşma ve 21 pare top atışıyla başladı.

Tatar, konuşmasında, destansı varoluş mücadelesi ve eşsiz fedakârlıklarla 15 Kasım 1983’te kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 41’inci yılını şanla, şerefle, gururla ve büyük bir coşkuyla kutlandığını vurgulayarak, 15 Kasım 1967’de Geçitkale – Boğaziçi’nde gerçekleşen Rum-Yunan katliamında hayatını kaybeden şehitleri de rahmetle andıklarını belirtti.

“KKTC DEVLETİ GELECEK NESİLLERE BIRAKILACAK EN DEĞERLİ MİRASTIR”

Bu tarihi olaylarla idrak edilen tartışılmaz gerçeğin devletin sınırlarının şanlı ve destansı bir mücadeleyle çizilmesi olduğunu kaydeden Tatar, “Varoluş ve özgürlük mücadelesiyle kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti, özden gelen haklarımızın, temel insan haklarımızın tesisi yönünde atılmış en büyük adım ve gelecek nesillere bırakılacak en değerli mirastır” dedi.

Milli mücadele lideri Dr. Fazıl Küçük ve Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’ın “Bir halkın ulaşabileceği en yüce, en onurlu mertebe, bağımsız ve egemen bir devlete sahip olmasıdır.” sözlerine atıfta bulunan Tatar, şöyle devam etti:

 “Bizler, Kıbrıs Türk halkı olarak; eğer bugün, başı dik ve onurlu bir biçimde kendi vatanımızda özgürce yaşayabiliyorsak bunu, her türlü bedeli gözünü kırpmadan ödeyen kahraman halkımıza, aziz şehitlerimize, gazilerimize, ulusal kahramanlarımıza, Liderlerimize ve Anavatanımız Türkiye Cumhuriyeti’ne borçluyuz.”

“BU GÜNLERE BÜYÜK ACILAR VE SOYKIRIM GİRİŞİMLERİNE KARŞI DİRENEREK GELDİK”

Kıbrıslı Türklerin kurucusu ve ortağı olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti’nden, 1963 Kanlı Noel saldırılarıyla, silah zoruyla atıldığını da söyleyen Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, şunları da hatırlattı:

“Şehitler ve gazilerle destansı bir varoluş mücadelesi vererek bu günlere büyük acılar ve soykırım girişimlerine karşı direnerek geldik.  Birleşmiş Milletler kayıtlarında da yer aldığı üzere 11 yıl devam eden bu mezalim neticesinde 103 Türk köyü yakılıp yıkıldı.  30 bini aşkın Kıbrıs Türkü göçmen durumuna düşürülerek adanın yüzde üçlük bir bölümünde, birbiriyle sınırı ve iletişimi olmayan ve sürekli kuşatma altında bulunan gettolarda sıkıştırıldı.  Kıbrıs Türkü’ne yapılan onca mezalim yetmezmiş gibi bir de siyasi, iktisadi ve insani abluka uygulandı.

Elektriksiz, susuz, gelirsiz şekilde ayakta kalmaya zorlanan Kıbrıs Türk halkı, bu şartlarda bile Rumların boyunduruğu altında yaşamayı büyük bir dirençle reddetmiştir. 15 Temmuz 1974 tarihinde, tüm dünyanın gözü önünde askeri darbe ile Kıbrıs Helen Cumhuriyeti’ni ilan eden Yunan Cuntasını, etkin ve fiili garantörlük hakkını kullanarak durduran Türkiye Cumhuriyeti’ydi.”

“YILMADIK, YIKILMADIK…”

“Yılmadık, yıkılmadık, her türlü zorluğa rağmen mücadelemizden, haklı davamızdan vazgeçmedik ve bugün, üzerinde devlet kurduğumuz, özgür olarak yaşadığımız bir vatan toprağına sahip olduk.” diyen Ersin Tatar, şunları da ifade etti:

 “Tam 60 yıldır kendi kendini yöneten bir halkız. 1964’te Genel Komite, 1967’de Geçici Kıbrıs Türk Yönetimi, 1974’te Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi, 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti ve 41 yıl önce 15 Kasım 1983’te Federe Meclisimizin oy birliğiyle aldığı tarihi bir kararla cumhuriyetimiz ilan edilmiş; Kıbrıs Türk halkı, bu ada toprakları üzerindeki varlığını korumak için yıllar boyunca verdiği şanlı direnişinin ve milli mücadele kavgasının sembolü bayrağını, göndere çekmiştir.

BM Güvenlik Konseyi’nin 4 Mart 1964 tarihinde siyasi bir karar alarak 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemen eşit ortağı olan Kıbrıs Türklerini silah zoru ile kendi devletinden atan elleri kanlı Rumları, yani Kıbrıs sorununu yaratanları devam hükümeti olarak haksızca tanıdıkları 186 sayılı kararı üretmişlerdir.  İşte bu kararla Rumlar silah zoru ile gasp ettikleri 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’ni sarih Rum devletine dönüştürme imkanını elde etmişlerdir. Bu karar ilgili tüm taraflarca sürdürülemez olarak nitelendirilen statükoyu da yaratmıştır.  Rum liderliği statükoyu arkalarına alarak 1968 yılında başlayan müzakerelerde ilk kez eş zamanlı ve ayrı ayrı referanduma götürülen 2004 Annan Planı da dahil olmak üzere tüm önerileri reddetmişlerdir. Avrupa Birliği, kendi koymuş olduğu üyelik kriterlerini açıkça çiğneyerek Kıbrıs Rum kesimini tek taraflı olarak AB üyesi yapmakla Kıbrıs sorununu birliğe ithal etmiş ve konunun daha da içerisinden çıkılamaz bir hal almasına vesile olmuştur.  AB güvencesini arkasında hisseden Kıbrıs Rum Kesimi hiçbir uzlaşıya yanaşmamakta Kıbrıs Türklerini Kıbrıs adasında bir azınlık haline getirmek ve kendine muhtaç etmek amacı ile gasp ettiği statüsünü kullanmaktadır. Annan Planının ertesinde Kıbrıs Türk halkına verilen hiçbir söz tutulmamasına rağmen, tüketilmiş federasyon zemininde, 2008’de yeniden başlayan müzakere süreci, 2017 yılı Temmuz ayında Crans Montana’da çökmüştür.”

“Tüketilmiş zemindeki bu son şansın çökmesinin nedeni de yine aynıdır.” diyen Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, şöyle devam etti:

“Rum tarafı eşitliği reddetmiş, sıfır asker, sıfır garanti ve Rum hakimiyetinde üniter bir devlete evrilecek bir çözüm şeklini ısrarla talep etmeye devam etmiştir. Rumların sarsılmaz hedefi; Doğu Akdeniz'deki Türk çıkarlarının serdar bekçisi olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tasfiye edip, Anavatan Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki etkisini azaltmaktır.”

“BAĞIMSIZLIĞIMIZDAN, EGEMENLİKTEN, DEVLETİMİZDEN, ANAVATAN TÜRKİYE’NİN ETKİN VE FİİLİ GARANTÖRLÜĞÜNDEN ASLA VAZGEÇMEYECEĞİZ”

Kıbrıs Türk halkının Kıbrıs adasını çevreleyen denizlerdeki haklarına sahip çıkma kararlığı içinde olduklarını vurgulayan Tatar, Anavatan Türkiye ile bu yönde yapılan antlaşmaların da yaşamsal öneme sahip olduğunu söyledi.

“Mavi Vatan, Anavatan ile aramızdaki  bağları perçinleyen, Doğu Akdeniz’deki ulusal çıkarların korunmasında, hak ve hukukumuzun müdafaasında çok önemli stratejik bir hamledir.” diyen Tatar, şunları da belirtti:

“Bağımsızlığımızdan, egemenlikten, devletimizden, Anavatan Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünden asla vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha vurgulamak istiyorum. Ülkenin, halkın ve yeni nesillerin geleceğini belirsizlikler içerisinde tehlikeye atmamız söz konusu olamaz. Halkımızın 1974 öncesinin karanlık günlerine dönmesine asla izin vermeyeceğiz.”

“KIBRIS’TA FEDERASYON DEFTERİ KAPANMIŞTIR”

Federasyon modelinin geçerliliğini yitirdiğinin artık çok net olduğunu kaydeden Tatar, “Bir kez daha huzurlarınızda tekrarlamak istiyorum, Kıbrıs’ta federasyon defteri kapanmıştır. Egemen eşitliğimiz ve eşit uluslararası statümüz teyit edilmeden yeni ve resmi bir müzakere sürecine girmeyeceğimiz de defaten kayda geçirilmiştir.” dedi.

Kıbrıs’ta adil ve kalıcı bir çözümün ancak halihazırda var olan iki devlet gerçeğine ve iki tarafın eşit uluslararası statüsü ve egemen eşitliğine dayalı olarak gerçekleştirilebileceğini belirten Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, konuşmasında şunları da kaydetti:

“İsviçre'nin Cenevre kentinde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in ev sahipliğinde gerçekleşen 5+1 formatındaki gayri resmî konferansta, Birleşmiş Milletlere Kıbrıs’ta adil ve kalıcı bir çözüm için 6 maddeden oluşan bir öneri sunmuştum.  Bu önerim ile birlikte Kıbrıs konusunun çözümüne ilişkin ilk kez egemen eşit iki ayrı devletin varlığına ve kurumsal işbirliğine dayalı vizyonumuz uluslararası platformda kayda geçirildi. Diyalog ve diplomasiye olan bağlılığımın bir göstergesi olarak  27 Eylül 2021 tarihinde önceki Rum Lider Nikos Anastasiadis’le BM Genel Sekreteri’nin ev sahipliğinde gayri resmi öğle yemeğinde bir araya gelmiş, Kıbrıs konusu ile ilgili görüşlerimizi ve egemen iki eşit devletin varlığına ve kurumsal iş birliğine dayalı çözüm önerimizi dile getirmiştim.  Bugüne kadar geçen süreçte de defaten muhtelif toplantılarda yeni vizyonumu hem Birleşmiş Milletlere hem de Rum Liderliğine ilettim. Bu yılın ocak ayında BM Genel Sekreteri’nin Kişisel Temsilcisi olarak atanan Sayın Maria Angela Holguin Cuellar’la gerçekleştirdiğimiz temaslar kapsamında egemen eşitliğimiz ve eşit uluslararası statümüzün teyidine yönelik olarak atılabilecek ilk adımları da paylaştık.  Bunlar hepinizin bildiği üzere 3D olarak adlandırdığımız doğrudan uçuş, doğrudan ticaret ve doğrudan teması içeren adımlardı.

Bunların özden gelen haklarımız olduğunu da vurgulayarak bu unsurların Rum tarafıyla müzakereye açık olmadığını ve yıllardır Kıbrıs Türk halkına verilen sözler kapsamında uluslararası toplum tarafından hayata geçirilmesi gerektiğine vurgu yaptık. Geçtiğimiz eylül ayında New York’ta Sayın Genel Sekreter’le yeniden görüştüm. Görüşmemizde kendisiyle, gelinen aşamada yeni ve resmi bir sürece geçilebilmesi için taraflar arasında ortak zemin olmadığını, ancak Kıbrıs Adasının geleceğine dair bundan sonra atılacak adımların değerlendirilmesi gerektiği görüşümüzü paylaştım.

15 Ekim’de BM Genel Sekreteri’nin talebi ve kendisine duyduğum saygıdan dolayı onay vermemle gerçekleşen gayriresmi yemekte Rum lidere siyasi pozisyonumuzu bizzat ileterek halkıma 60 yıldır Rum siyasetinden dolayı uygulanan izolasyonun sona erdirilmesi gerektiğini söyledim.

Kıbrıs Türk tarafının hem iki halkın, hem iki devletin hem Kıbrıs adasının hem de bölgemizin faydasına olacak iş birliklerine hazır olduğunu ifade ettim.

Buna yönelik olarak Temmuz 2022 yılında yapmış olduğumuz önerilerimizi da hatırlatarak bunların çeşitlendirilebileceğini ve adada iki taraf arasında bir işbirliği kültürünün geliştirilmesi gerektiğine de vurgu yaptım.  Kendisi klasikleşmiş tüketilmiş zemine dair önerisini ortaya koyarak, somut herhangi bir argüman üretemedi. Nihayetinde gayriresmi yemeğin ardından Sayın Genel Sekreterin yaptığı açıklamada yeni ve resmi bir sürece geçilebilmesi için taraflar arasında ortak bir zemin olmadığı netleştirildi.

Bir diğer önemli unsur Kıbrıs adasının geleceğine dair adımların konuşulacağı genişletilmiş bir toplantı üzerinde uzlaşılmış olmasıydı. Bu toplantıda herhangi bir şekilde federasyon veya Crans Montana’da konuşulanların ele alınmayacağı aşikardır. Genişletilmiş toplantıda tarafların adanın geleceğine dair niyetleri ortaya konacak.”

“KIBRIS TÜRK TARAFI OLARAK BAŞARISIZLIĞA YATIRIM YAPMAYACAĞIMIZ ARTIK ÇOK NETTİR”

“Bizim Kıbrıs Türk tarafı olarak başarısızlığa yatırım yapmayacağımız artık çok nettir.” vurgusunda bulunan Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, “Adadaki kabul edilmez durumu, Kıbrıs Türk Halkına 60 yıldır uygulanan izolasyonu normalleştirecek herhangi bir eyleme girmeyeceğimiz de açıktır.  Kıbrıs Türk Halkının geleceği Rum rızasına teslim edilemez, artık bu devir de kapanmıştır. Halkımıza, 60 yılı aşkın bir süredir uygulanan insanlık dışı izolasyonun savunulacak bir yanı kalmamıştır.” dedi.  

“CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’A MÜCADELEMİZE VERDİĞİ DESTEKTEN DOLAYI ŞÜKRANLARIMIZI SUNUYORUM”

Özgürlük, serbest dolaşım, insan hakları gibi argümanları sürekli gündeme taşıyan Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği’nin, Kıbrıs Türklerine empoze etmekte olduğu izolasyon zulmünün günümüz dünyasında kabul edilebilir olmadığını da söyleyen Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, şunları belirtti:

“Kıbrıs Türk halkının, gençlerimizin, çocuklarımızın istediği yere özgürce seyahat edememesi, ticaret yapamaması, spor yapamaması ve daha birçok engel, gerek BM gerekse AB’nin savuna geldiği değerlere terstir.  Anavatan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın, Birleşmiş Milletlerin 77’nci, 78’inci ve 79’uncu genel kurullarındaki konuşmalarında, dünya liderlerine Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ‘tanıyın’ mesajı vermesi, Kıbrıs Türk Halkın yıllardır izolasyon zulmü altında tutulduğunu ve bu zulmün sona ermesi gerektiğini dile getirmesi bizim için yaşamsal öneme sahiptir.  Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan uluslararası topluma devletimizle, ekonomik ve siyasi ilişkiler kurma çağrısı da yapmıştır. Sayın Erdoğan’a böylesine kritik bir dönemde, devletimize, özden gelen haklarımızın tesisine yönelik mücadelemize vermekte olduğu destekten dolayı şükranlarımızı sunuyorum.”

“HEDEF HER ALANDA KALKINMAK, GÜÇLENMEK VE YARINLARA UMUTLA YÜRÜMEK”

Hedef ve amacın, bu karmaşık coğrafyada Anavatan Türkiye ile Türk Devletleri Teşkilatı’nın da destek ve katkılarıyla her alanda kalkınmak, güçlenmek ve yarınlara umutla yürümek olduğunu belirten Tatar,  “Türk Devletleri Teşkilatı gözlemci üyeliği ile birlikte, uluslararası alanda KKTC’ye olan ilgi her geçen gün artmakta ve statümüz bu kapsamda adım adım yükselmektedir.” dedi.

“KKTC, TÜRK DEVLETLERİ İLE HER ALANDA İLİŞKİ KURMAYA HAZIR BİR DEVLET YAPISINA SAHİPTİR”

Tatar, şunları da kaydetti:

“Bu vesileyle, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın RecepTayyip Erdoğan’a, güçlü desteğini her zaman arkamızda hissettiğimiz kardeş Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev’e, ayrıca bizleri Atayurdumuz Kırgızistan’da düzenlenen Türk Devletleri Teşkilatı 11. Devlet Başkanları Resmi Zirvesinde üst düzey bir davetle karşılayıp sıcak ilgisini eksik etmeyen Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sayın Sadır Çaparov’a şahsım ve Kıbrıs Türk Halkı adına bir kez daha teşekkürlerimi sunarım.

KKTC’nin Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci üye yapılması, İslam İşbirliği Teşkilatı’ndaki gözlemci üyelik ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatındaki gözlemci üyeliklerimiz ile uluslararası kabul ve görünürlük bağlamında çabalarımız somut sonuç vermektedir.  Türk Devletleri Teşkilatı zirvesine katılmamız, Kıbrıs Türk halkının uğramakta olduğu haksız muamele, izolasyonlar ve dünyadan tecrit edilmeye çalışılmamızı dile getirmemiz, oralarda bayrağımızın dalgalanması başarımızı taçlandırmıştır.

Türk Devletleri Teşkilatı zirvesinde de ifade edildiği gibi Kıbrıs Türk halkı, Türk Dünyası’nın ayrılmaz bir parçasıdır.  Türk Devletleri ile her alanda ilişki kurmaya hazır bir devlet yapısına sahiptir.

21. Yüzyılı Türk asrı yapma ve aynı zamanda tüm siyasi dengeleri de derinden etkileyebilme potansiyeline fazlasıyla sahip olan Türk Devletleri Teşkilatı’nın sınırları Doğu Akdeniz’e kadar genişlemiş ve en Güney’deki Türk Devleti olan KKTC’nin katılımıyla daha da güçlü hale gelmiştir.”

“MÜCADELEMİZ UZUN SOLUKLU BİR MÜCADELEDİR”

“Bağımsızlığımız ve egemenliğimizin simgesi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin varlığını fırsat bulduğumuz en üst düzey diplomatik platformlarda göğsümüzü gere gere, başımız dik olarak en ufak bir tereddüt yaşamadan haykırdık, kayda geçirdik ve bu mücadelemize yılmadan devam edeceğiz.” diyen Tatar, bu mücadelenin uzun soluklu bir mücadele olduğunu söyledi.

Anavatan Türkiye’nin, Kıbrıs Türkü’nü hiçbir zaman yalnız bırakmadığını belirten, “Bu güçle inanıyorum ki dünya haklı mücadelemizi mutlaka takdir edecektir.” diyen Tatar, bu haklı davada dünyadan anlayış ve destek beklediklerini ifade etti.

TATAR, TÜRK DÜNYASINA VE İSLAM ALEMİNE SESLENDİ

Cumhurbaşkanı Tatar, Türk dünyasına ve İslam alemine şöyle seslendi:

“Doğu Akdeniz’in en stratejik yerinde, Kıbrıs adasında, varoluş mücadelesini sürdürmekte olan Kıbrıs Türk halkı sizlerin aktif destek ve dayanışmasını beklemektedir. Bundan 41 yıl önce büyük bedeller ödeyerek, çok zor şartlarda kurduğumuz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni daha müreffeh bir seviyeye ulaştırabilmenin mücadelesi içerisindeyiz.

Adım adım gelişen ekonomimiz, güçlenen demokrasimiz, uluslararası alanda kabul gören yeni vizyonumuz, ilkeli ve vizyoner dış politikamızla ülkemizi daha müreffeh günlere ulaştırabilmeye yönelik mücadelemizi sürdürüyoruz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, turizmde, yükseköğrenimde, bilişimde, hafif sanayide, inşaat ve emlak sektöründe, endüstriyel tarım ve hayvancılıkta ileri gitmek için çok uygun koşullara sahiptir. Ekonomimizi güçlendirmek için tüm sektörlerde başarıyı yakalayacağımıza olan inancım da tamdır.”

Konuşmasında milli mücadele liderleri Dr. Fazıl Küçük’ü, kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’ı, milli direniş örgütlerini, aziz şehitleri, Anavatan Türkiye’nin bu davaya baş koyan gelmiş geçmiş tüm yöneticilerini, şükranla, rahmetle yâd ettiğini, gazilere minnetlerini sunduğunu belirten Tatar, konuşmasını şöyle tamamladı:

 “Anayasamızda da belirtildiği üzere; kederde, tasada, kıvançta ayrılmaz bir parçası olmakla gurur duyduğumuz büyük Türk ulusuna, her zaman yanımızda olan Anavatan Türkiye’ye, şanlı Türk Silahlı Kuvvetleri'ne, bu en mutlu günümüzde şahsım ve Kıbrıs Türk halkı adına sonsuz şükranlarımı sunuyorum. Hepinizi, sevgi, saygı ve muhabbetle selamlıyorum.”

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR


Yorum Yap

Yorum yapabilmek için giriş yapmanız gerekmektedir.Giriş yapmak için tıklayınız.

Tüm Yorumlar