Hak ve Özgürlük Platformu, hükümetin başörtüsü kararını yeterli bulmadı

Disiplin (Değişiklik) Tüzüğü'nün son hali Bakanlar Kurulu'nda oy birliğiyle onaylandı.

Tüzüğe göre, zorunlu eğitim yaşına kadar olan öğrenciler için okul üniformalarını belirlenme yetkisi okul idarelerine bırakıldı. Liseler için ise, okul yönetimi tarafından belirlenen okul üniformasıyla birlikte, inançlarının gerektirdiği belirli kıyafetleri giymeleri serbest bırakıldı. 

HAK VE ÖZGÜRLÜK PLATFORMU'NDAN AÇIKLAMA

Hak ve Özgürlük Platformu, BM, Avrupa İnsan Hakları vb. sözleşmelere rağmen hükümetin küçük ve marjinal grubun etkisinde kalarak tüzük çalışması yaptığını savunarak, bunu doğru bulmadıklarını açıkladı.

Platform’dan yapılan yazılı açıklamada, “Devletin görevi inançlara mesafeli kalmak değil, inanç özgürlüğünü güvence altına almaktır” denildi.

Ortada çözülecek bir sorun değil, kaldırılması gereken hukuksuz bir yasak olduğu savunulan açıklamada, şu ifadeler kullanıldı:

''Uluslararası hukukun temel ilkeleri açık ve nettir: Her birey gibi çocuklar da din ve vicdan özgürlüğüne sahiptir. Bu, pazarlık konusu yapılamaz. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne taraf olan devletler, çocukların inançlarını yaşama ve açıklama hakkını korumakla yükümlüdür. Bu hak, tartışmaya kapalıdır.

Çocuk Hakları Sözleşmesi çok net bir biçimde her çocuğun özel hayatına, ailesiyle ilişkilerine, onur ve itibarına yapılan her türlü keyfi ve haksız müdahaleye karşı korunma hakkına sahip olduğunu ifade etmektedir. Bu çerçevede örtünme hakkı, yalnızca bir tercih değil, temel bir insan hakkıdır. Bu hakkı yok saymak, insan haklarını ayaklar altına almaktır.

Atatürk’ün çağdaşlık hedefi, inançlara savaş açmak değildir. Aksine, hukuka saygılı, özgürlükçü ve inançlara saygı duyan bir toplum düzenidir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller” ideali, inançları nedeniyle hiçbir bireyin dışlanmadığı bir toplumun inşasını emreder. Bu mirasa sahip çıkmak, lafla değil, uygulamayla olur.

Hak ve Özgürlük Platformu olarak açıkça ilan ediyoruz:
BM, Avrupa İnsan Hakları vb. sözleşmelere rağmen hükümetin küçük ve marjinal grubun etkisinde kalarak yaptığı tüzük çalışmasını doğru bulmuyoruz. Kız çocuklarının örtünmesi, din ve vicdan özgürlüğünün ayrılmaz bir parçasıdır. Bu hakkı engelleyen her türlü uygulama, insan hakları ihlalidir, anayasal suçtur, utanç verici bir ayrımcılıktır. Devletin görevi inançlara mesafeli kalmak değil, inanç özgürlüğünü güvence altına almaktır.

Hak ve Özgürlük Platformu olarak uyarıyoruz: Ortada çözülecek bir sorun değil, kaldırılması gereken hukuksuz bir yasak vardır. Başörtüsünün; siyaset zeminine, siyasi çekişmelere ve siyasetçilerin söylemlerine malzeme yapılmasını istemiyoruz. Başörtüsünün siyasetle değil, insan hak ve özgürlükleriyle ilgili ele alınmasının önemine dikkat çekiyoruz.

Sorun başörtüsü sorunu değil, kendi ideoloji ve yaşam tarzlarını toplumun geneline hukuksuz şekilde dayatmaya çalışan “örgütlü kötülük” meselesidir. Örgütlenmiş bu kötülük, birlikte yaşama ahlakını asırlardır büyük bir örneklikle sürdüren Kıbrıs Türkü’nün manevi ve kültürel birikimine de savaş açmış, yaydığı şiddetin boyutunu günden güne çeşitlendirmiş ve büyütmüştür. Dolayısıyla bu mesele geri adım atılacak bir konu değildir. Hiçbir çocuğun inancı nedeniyle eğitim hakkından mahrum bırakılmasına asla sessiz kalmayacağız. Hakkın ve özgürlüğün olduğu her alanda mücadeleye devam edeceğiz.

Hükümetimizi, ideolojik saplantılarından dolayı marjinalleşip tüm toplumu o çizgiye taşıma gayretinde söylem ve eylemler geliştiren bir azınlığı memnun etme çabasından vazgeçip; toplumsal barış ve huzuru arayan genelin, yasalarımıza ve uluslararası hukuk normlarına uygun taleplerini karşılamaya, anayasa ve yasalarımıza uygun irade göstermeye davet ediyoruz.''