Erhürman, Hizbullah tehdidine dikkat çekti

21 Haziran 2024

Güncelleme: 21 Haziran 2024

A
A

CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, Hizbullah'ın yaptığı tehdidi değerlendirerek Güney Kıbrıs'ın yaptığı anlaşmalara dikkat çekti. Erhürman, tüm adayı etkileyen karar alma süreçlerine Türk tarafının yok sayılmasını değerlendirdi.

ZgotmplZ

Haber Merkezi

Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın Güney Kıbrıs'ın üslerini İsrail savaş uçaklarının kullanımına açması durumunda "savaşın bir parçası" olabileceği yönündeki açıklamasının ardından Avrupa Birliği'nden (AB) ve Rum Yönetimi'nden açıklamalar yapıldı.

AB Komisyonu Sözcüsü Peter Stano, Hizbullah’ın tehditlerine karşı AB’nin Güney Kıbrıs’a desteğinin tam olduğunu belirtti. Stano, "Güney Kıbrıs, Avrupa Birliği'nin bir üyesidir. Bu da üye devletlerimizden birine yönelik herhangi bir tehdidin AB’ye yönelik bir tehdit olduğu anlamına gelir" ifadelerini kullandı.

ERHÜRMAN: BİZ DE TEHDİT ALTINDAYIZ

Cumhuriyetçi Türk Parti (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman, yapılan tehdidin Kuzey Kıbrıs'ı da ilgilendirdiğini belirterek değerlendirmelerde bulundu.

CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, yaşanan bu gerilimi değerlendirdi ve şu açıklamalarda bulundu:

''Güneyde bir politika belirleniyor. Hizbullah resmen 'Kıbrıs Cumhuriyeti'ni ama aslında adayı tehdit ediyor. Adayı tehdit ettiğine göre biz de tehdit altındayız ama karar alma süreçlerinde yokuz!

ABD ile 'Kıbrıs Cumhuriyeti' arasında 'Stratejik Diyalog Anlaşması' imzalanıyor. Sonuçlarının bizi etkileme potansiyeli var mı? Elbette. Peki sürecin herhangi bir yerinde biz var mıyız? Hayır!

Bölgede, özellikle güvenlik ve enerji eksenli bir hareketlenme yaşanıyor. Adamız ve 'Kıbrıs Cumhuriyeti' burada önemli bir unsur. Elbette Türkiye Cumhuriyeti de!

Biz 'Kıbrıs Cumhuriyeti'nin iki kurucu ortağından biriyiz. 'Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası'na göre biz olmadan karar alınamaz. Kıbrıs'taki durum uluslararası topluma ve uluslararası kuruluşların kararlarına göre sürdürülebilir değil. BM Güvenlik Konseyi kararlarına göre çözüm, siyasi eşitlik temelli, iki toplumlu, iki bölgeli federasyon. Yani biz olmadan ada hakkında karar verilemeyecek bir çözüm.

Ama biz olmadan karar veriliyor. Biz yokuz. Türkiye Cumhuriyeti ise çoğu zaman akla da aykırı kararlarla süreçlerin dışında bırakılmaya çalışılıyor.

Yıllardır devam eden bu durumun adayı ve yalnızca adayı değil bu bölgeyi sürdürülebilir barış ortamına kavuşturmasının mümkün olmadığı açık. Bu bölgede enerji, güvenlik ve herhangi başka bir konu konuşulacak ve bir politika uygulanacaksa ne biz görmezden gelinebiliriz, ne de Türkiye Cumhuriyeti. Aslında işin gerçeği bu.

Ama sahada yaşananlar bu gerçekliğe ters. Bu ada küçücük. Güneyde uçan sineğin kanat çırpışı kuzeyi de etkiler. Tersi de geçerli. Bu bölge çatışmaya, gerginliğe değil, işbirliğine, uzlaşmaya ve barışa susamış bir bölge.

Adamızın ve bölgemizin ihtiyacının, monolog değil diyalog, tek taraflı hareket değil tüm tarafların ortak çıkarlar çerçevesinde uzlaşısı, gerginlik ve çatışma değil barış olduğunu herkes görmek zorunda. Aksi, herkes kazanabilecekken, herkesin, hatta kısa vadede 'kazandım' sananların dahi kaybedeceği bir sonuç ortaya çıkarıyor/çıkaracak.

Bunu başka kimler fark edecek, başka kimlerin umurunda bilmiyorum! Ama en çok yok sayılanlar olarak bizler fark etmek, gailesini çekmek ve politikalarımızı akılla, bu çerçevede belirlemek zorundayız. Çocuklarımız, geleceğimiz, adamız için..."

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR


Yorum Yap

Yorum yapabilmek için giriş yapmanız gerekmektedir.Giriş yapmak için tıklayınız.

Tüm Yorumlar