Ölmediği iddiası gündem oldu: Avukat kayda geçmeyenleri anlattı
11 Nisan 2022
Güncelleme: 11 Nisan 2022
Cem Garipoğlu tarafından 3 Mart 2009'da vahşice öldürülen Münevver Karabulut'un babası Süreyya Karabulut'un şüphesini anlatması gündeme oldu. Aile avukatı, "Babanın talebi olursa mezarı açtıracağız" dedi.
Münevver Karabulut’un katili Cem Garipoğlu’nun ölmediği iddiası Türkiye gündemini yeniden o vahşi cinayete çevirdi.
Münevver Karabulut'un babası Süreyya Karabulut'un Sabah gazetesine verdiği röportajda, Cem Garipoğlu’nun intihar etmediğine dair şüphelerini açıklaması üzerine ailenin avukatı Rezan Epözdemir, "Süreyya Karabulut'un ölenin Cem Garipoğlu olup olmadığına dair kafasında ciddi soru işaretlerinin olduğu, bu konuda vicdanen rahatsız olduğu ve bayramdan sonra mezarın açılmasını isteği ile ilgili kendisini aradım, bu yönde bir talepleri olduğunda derhal gerekli hukuki süreci başlatabileceğimizi ifade ettim. Kendisi de telefonda biraz duygulandı ve bayramdan sonra bu konuyla ilgili dönüş yapacağını ifade etti" dedi.
“ADALETİN TECELLİSİ İÇİN BAŞVURUMUZU YAPARIZ”
Avukat Epözdemir "Şayet müvekkillerden bu yönde bir talep gelirse, avukat olarak Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 87. Maddesinin 4. fıkrası uyarınca, mezarın açılarak fethi kabir işleminin yapılması, doku ve DNA örnekleri üzerinden yeniden incelemelerin yapılması yönündeki talebimizi Başsavcılığa sunacağız. Bu konudaki hukuki girişimleri derhal yapacağız. Müvekkillerden bayram sonrasında bu yönde bir talep gelirse, maddi gerçeğin ortaya çıkması ve adaletin tecellisi için tarafımızca derhal gerekli hukuki yollara başvurulacaktır" dedi.
“İNSAN VASIFLARINA AYKIRI, VAHŞİ BİR CİNAYET”
Yaklaşık 13 yıl önce henüz hayatının baharındayken katledilen Münevver Karabulut'un ölümü, cinayetin işleniş şekli, kullanılan vasıtalar gözetildiğinde insanın insan olma vasfına aykırı şekilde canice işlenmiş bir cinayet olduğunu belirten Epözdemir şöyle dedi:
"Olay yeri, Adlı tıp, kolluk ve mahkemede yaşanan ihmal ve soruşturmayı etkilemeye matuf girişimler nedeniyle, tarafımızca ikame edilen hukuki süreçler doğrultusunda, toplamda 11 dava açılmış ve bu süreçte bu cinayeti gizlemeye, delilleri yok etmeye ve yargıyı etkilemeye çalışan bütün adli tip, emniyet ve yargı mensupları ile diğer kişiler hak ettikleri cezaları almıştır. Bütün engelleme çabalarına ve tehditlere rağmen, mağdur aile vekili olarak başvurduğumuz tüm hukuki süreçler mahkûmiyet ile sonuçlanmış, emsal mahiyette kararlar verilmiştir."
“AVUKAT OLARAK TEHDİT EDİLDİM, RÜŞVET TEKLİFİ ALDIM”
"Bu hunharca ve vahşice işlenmiş cinayet, Türkiye’de kadına şiddet ve kadın cinayetleri açısından farkındalık oluşması ve fikri takip sürecinin işletilmesi noktasında bir ilk olmuş ve son derece önemli bir yer edinmiştir" diyen Epözdemir şunları söyledi:
KAYDA GEÇMEYEN PARALAR…
Özellikle, olay yeri inceleme, olay yerindeki tutanaklara geçmeyen ve kayda alınmayan yüksek miktardaki paranın akıbeti, adli tıpta yaşanan skandal, cinayetin en önemli delili olan kamera kayıtlarının yok edilmesi, mahkemede yaşanan reddi hâkim süreci, savcılık şikâyetine konu ettiğimiz avukat olarak aldığımız tehdit ve menfaat teklifleri ile mücadele etmek zorunda kaldığımız bütün bu zorluklar ve yargılamayı etkileme çabaları nedeniyle Türkiye'de bütün ceza muhakemesi kurumlarının iflas ettiği ve sistemin sorgulandığı bir süreç yaşanmıştır."
Tüm bunlar çerçevesinde yıllar geçse de kızları katledilen müvekkillerin zihninde böyle soru işaretlerinin uyanmasının son derece normal olduğunu söyleyen Epözdemir, "Yargıya düşen en temel görev ise şüphesiz ki bu soru işaretlerini gidermek ve maddi gerçeği ortaya çıkarmaktır" dedi.
İNTİHARINDAN SONRA NELER YAŞANDI?
Epözdemir Garipoğlu'nun intihar bilgisi geldikten sonra da yaşanan süreci şöyle anlattı:
Anne Nagihan Karabulut ve Süreyya Karabulut ile Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına gittik, önce dönemin Cumhuriyet Başsavcısı ile görüştük, sonra kendisinin yönlendirmesiyle soruşturma savcısı ile görüştük.
Otopsi işlemi yapılırken Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 87. Maddesinin son fıkrasına göre cesedin görüntüleri kayda alındığından, Nagihan Karabulut ile fotoğrafları ve DNA örnekleri üzerinden yapılan incelemeler neticesinde hazırlanan raporu inceledik. Hatta Savcı Hanım genç bir meslektaşımızdı, kendisi de öğrenciyken, bu olayı takip ettiğini, çok etkilendiğini ve üzüldüğünü ifade etti ve Nagihan hanıma sarılarak biraz da duygulandı.
Nihayetinde Başsavcılık olarak yapılan otopsi işlemi ve Adlı tıp raporları neticesinde, ölenin Cem Garipoğlu olduğuna ilişkin kanaatlerinin kesin olduğunu, bu konudaki tüm incelemelerin yapıldığını ifade etti. Dosyadaki fotoğraf ve adli tıp raporları ve DNA incelemeleri neticesinde, ölenin Cem Garipoğlu olduğuna inandıklarını müvekkiller de ifade ettiler."
ANNE DE MEZAR AÇILSIN İSTEDİ
Aradan geçen 7,5 yıllık süreçte yalnızca 9 ay kadar önce, bu hunharca ve vahşice cinayetin işlendiği evdeki kanepe üzerinde garipoğlu ailesinin fotoğraflarının sosyal medyada yayınlanması üzerine, anne Nagihan Karabulut ile görüştüklerini belirten Epözdemir "Kendisi mezarın açılması gibi bir düşüncesinin olduğunu ifade etti. Benden hukuki süreç ile ilgili bilgi aldı. Bu konuda kendilerinden bir talep geldiği anda gerekli hukuki işlemleri yapabileceğimizi ve başvuruları yapabileceğimizi ifade ettim. Sonrasında, kendisi bu talep nedeniyle kamuoyunda yanlış bir algı uyanmasını istemediğini, insanların yıllar sonra bu konu uzerinden gündeme geliyormuş gibi düşünmesini istemediğini, bunun kendisini ve ailesini üzeceğini ve incitebileceğini, yeniden böyle bir süreç yaşamak istemediğini ifade ederek, şimdilik mezarın açılmasını istemediğini ifade etti" dedi.
DÖRT BİR YANDAN DESTEK GELDİ…
Baba Süreyya Karabulut haberin ardında Tüm Türkiye'nin sahip çıktığını söyleyerek "Türkiye'nin dört bir yanından destek telefonları geldi. Bayramdan sonra mezarın açılmasını talep edeceğim" dedi. Haber Twitter'da da trending topics (TT) oldu. Herkes şüphelerini yazdı. Cem Garipoğlu'nun cezaevinde intihar etmeden 2 ay önce günde 13-14 saat Çince öğrendiğini ve öbür hayatını. Çin olabileceğini belirtenler dahi oldu.
NE OLMUŞTU?
Türkiye'yi sarsan ve çok konuşulan Münevver Karabulut cinayeti 3 Mart 2009'da Cem Garipoğlu tarafından gerçekleştirildi. Cem Garipoğlu, Münevver Karabulut'un cesedini testereyle parçalara ayırarak bir bavul ve gitar çantası içinde Etiler'deki çöp konteynerine attı.
Cinayetten sonra 197 gün kaçmayı başardı. Yargılandığı Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesi, 18 Kasım 2011'de 18 yaşından küçük olduğu için Cem Garipoğlu'nu en ağır ceza olan 24 yıl hapisle cezalandırdı. Silivri 5 Nolu Cezaevinde üç kişilik koğuşta tek başına kalıyordu. 10 Ekim sabahı sayıma gelen gardiyanlar Cem Garipoğlu'nun cansız bedenini buldular.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Bizi Facebook'ta takip edin!
mykibris.com'u Facebook üzerinden takip edin, son paylaşımlardan haberdar olun.
Yorum Yap
Yorum yapabilmek için giriş yapmanız gerekmektedir.Giriş yapmak için tıklayınız.
Tüm Yorumlar