Ölümün de bir adabı olması gerek: Hiçbir çocuk bu şekilde gitmeyi hak etmiyor
3 Şubat 2024
Güncelleme: 4 Şubat 2024
6 Şubat’ta Adıyaman’da yıkılan İsias Otel’de yaşamını yitiren Şampiyon Melekler’den Mustafa’nın annesi Çiğdem Sabancı, acı ve özlem dolu geçen bir yılın ardından yaşadıklarını ve hislerini MYK Haber’e anlattı.
6 Şubat’taki Kahramanmaraş depremleri 49 KKTC vatandaşını bu hayattan kopardı.
KKTC, Gazimağusa Türk Maarif Koleji sporcu kafilesinden 35 canını ise Adıyaman’daki İsias Otel enkazında bıraktı.
Aileler için zaman 6 Şubat’ta durdu…
En sevdiklerini kaybettiler. Geçen bir yılda acı dinmedi, özlem ise giderek büyüdü.
MYK Haber, depremin yıl dönümü öncesi annelerle bir araya geldi. Çocuklarının yokluğunda geçen bir yılı anlatmak onlar için çok zordu.
Şampiyon Melekler’den Mustafa’nın annesi Çiğdem Sabancı, "Evladımızı kaybettik ama sadece kaybetme değil, bazen sanırım kaybetmenin şekli de önemli. Ölümün de bir adabı olmadı diye düşünüyorum. Onu oraya gönderdiğim ve yanında olamadığım için çok özür dilerim." dedi.
"ÖLÜMÜN DE BİR ADABI OLMASI GEREK"
Çiğdem Sabancı, oğlunun yokluğundaki bir yılı büyük bir boşluk olarak anlatırken, kendilerine yaşatılan bu acıya ve yokluğa isyan etti:
"Bir yıl geçti evet, ama inanın ki bizim için bir yıl gibi değil, sanki dün olmuş gibi henüz. Bir yılın nasıl geçtiğine dair hiçbir fikrimiz yok, büyük bir boşluk, büyük bir yokluk. Evet evladımızı kaybettik ama sadece kaybetme değil, bazen sanırım kaybetmenin şekli de önemli. Bu da bizi çok zorluyor aslında. Çünkü sanırım, 'ölümün de bir adabı olmalı' diye düşünüyorum. Hiçbir insan ya da hiçbir çocuk, bu şekilde gitmeyi hak etmiyor. O yüzden ölümün ağırlığı bizler için çok daha fazla. Maalesef ki yaşıyoruz, yaşamak zorundayız. Bize biçilen süre ne kadar bilmiyorum, ama o günden beridir sanırım tüm aileler olarak, hepimizin isteği en kısa sürede buluşmak onlarla."
"ONLARI HAYATA TUTUNDURABİLMEK İÇİN, EN UFAK 1 ŞANSIMIZ BİLE OLMADI"
"Şunu söylemek istiyorum. Dediğim gibi kaybediş biçimimiz çok acı... Biri hasta olur 'kaderdir' dersiniz, bir şey yapamazsınız. Çünkü hastalıklar için maalesef yapabilecek hiçbir şeyimiz yok. Mücadele edebiliriz ancak bir müddet belki, başaramayabiliriz. Biz çocuklarımız için mücadele edemedik, onları hayata tutundurabilmek için en ufak bir şansımız bile olmadı, bu çok acı bir şey bizim için..."
"MUSTAFA'NIN EMANETİ GİBİ DÜŞÜNÜP, NAZ'A ELİMDEN GELDİĞİNCE SARILMAYA ÇALIŞIYORUM"
Mustafa geride, hep ne zaman geleceğini soran kardeşi Naz'ı da bıraktı. Anne Sabancı, oğlunun yokluğunda yaşının küçüklüğüne rağmen kızının hayatının da kökten değiştiğini anlatıyor:
"Kızım 4 yaşında ama herhalde gerçekten bazı olaylar, kaç yaşında olursanız olun bir olgunluk kazandırıyor galiba. Tabii ki ilk başlarda daha az farkındaydı, yani ne olduğunun da az farkındaydı, sürekli abisinin 'neden gelmediğini' soruyordu. Tabii ki onun için ölüm kavramı da, çok fazla oturmuş bir kavram değildi, tabii bizim için de çok zor oldu; bir taraftan ona bakmaya çalışmak, bir taraftan toprağa verdiğiniz çocuğunuz... Arada kaldık aslında... Hem o tarafta olmak istiyorsunuz hem bu taraftakini 'nasıl bırakacağım' diye düşünüyorsunuz.
Maalesef Mustafa'yı büyüttüğüm gibi herhalde çok mutlu bir çocuk büyütemeyeceğim. Ona dönüp gülümsüyorum arkamı döndüğüm zaman ağlıyorum. Belli ki bu çok da değişen bir şey olmayacak bizim için, bu anlamda içim acıyor aslında. Elimizden geldiğince, her şey normalmiş gibi davranmaya çalışıyoruz, ama maalesef, dediğim gibi yaşına rağmen her şeyin çok farkında, ağlayarak abisini soruyor, ağlayarak abisini istiyor ve zaman geçtikçe artan bir şey maalesef onun için. Artık gerçekten kızıma ne cevap vereceğimi bulamıyorum, çünkü sorduğu soruya verdiğim cevabı reddediyor. Bilmiyorum, tek yapmaya çalıştığım şey şu; Mustafa Naz'a çok düşkündü ve gerçekten bir abi gibi her zaman ona sahip çıktı. Ona en ufak bir şekilde sesimi yükseltsem her zaman canı sıkılırdı. O yüzden Mustafa'nın emaneti gibi düşünüp, elimden geldiğince sarılmaya çalışıyorum."
"KEŞKE ORADA OLSAYMIŞIZ, UMARIM EN KISA SÜREDE GÖRÜŞÜRÜZ"
Mustafa ile birlikte Adıyaman'a gitmek istediklerini ancak onun buna karşı çıktığını anlatan Çiğdem Sabancı, oğluna şöyle seslendi:
"Onu oraya gönderdiğim için çok özür dilerim ve yanında olamadığın için... Onun yanında olmak istedik, gitmek istedik, keşke gitseymişiz... Ama tabii o artık biraz büyümüş olmanın da verdiği heyecanla, 'Yanımda gelirseniz ben gitmem.' dedi. Babası, ben ve Naz da ona eşlik etmek istedik, 'Hani zaten şubat tatilidir, tatil de yapamayacağız, hani orada birlikte oluruz, zaman geçiririz.' diye, kesinlikle bize karşı çıktı. Keşke orada olsaymışız, hep bunu söyledim ama bir şekilde bizi engelledi, oraya gidişimizi. Onu çok seviyorum. Mümkün olduğunca en iyi şekilde, kardeşine sahip çıkmaya çalışacağım ve umarım en kısa sürede görüşürüz."
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
İLGİLİ HABERLER
Bizi Facebook'ta takip edin!
mykibris.com'u Facebook üzerinden takip edin, son paylaşımlardan haberdar olun.
Yorum Yap
Yorum yapabilmek için giriş yapmanız gerekmektedir.Giriş yapmak için tıklayınız.
Tüm Yorumlar